18 Haziran 2009 Perşembe

Kuru... Sadece kuru... Meşhur Hasanpaşa 'Kurufasülyecisi'

Daha yeni yedim, geldim, oturdum, yazıyorum. Sıcak sıcak. Lokantaların isimlerine “meşhur” gibi sıfatlar eklemelerinden hazzetmem. Bana hem eski otobüs firmaları arasındaki “hakiki, öz” benzeri sıfatlarla yapılan kayıkçı kavgasını andırır hem de böyle sallama “gelin burada yiyin, bizde yiyen binlerce insan yanılıyor olamaz” üslubu beni iter.

Ama bu seferki beni lokantaya oturttu. Meşhur Hasanpaşa Kurufasülyecisi, o uzun Uzunçayır Caddesi üstünde, caddeye Söğütlüçeşme tarafından girdiğinizde İETT garajına gelmeden hemen önce görebileceğiniz bir mütevazı lokanta. Kadim esnaf lokantaları gibi “dar vitrin cephesi, uzunlamasına içeri doğru giden mekan” tarzında değil, aydınlık, altı masası bulunan küçük bir yer. “Kadim esnaf lokantası” dedim de, bilen bilir, Kadıköy’de Yanyalı Fehmi ve Çiya kadar olmasa da bilinen bir yer olan Güler Osmanlı Mutfağı’nın iki-üç bina yanında yer alıyor, bu esnaf lokantası görünümlü elit restoran üstünden de tarif etmiş olayım.

Kameraya yandan yandan kesik atan arkadaş ve diğerleri servisleri hazırlıyor, karenin solundaki ağır abi patron ise misafiriyle sohbette.

Kendi özgün ve hoş imlasıyla kurufasülyecimiz, sahiden bir kuru fasulyeci. Mesela bugün gittiğimde kuru dışında sadece tas kebabı vardı menüde. Temel menü, kuru fasulye ve pilav. Yanına cacık ya da salata alabiliyorsunuz. O kadar. Ben de kuru söyledim tabii. İlk bakışta “Mutfağı burası” dedirtecek bir izlenim veren tezgah arkasından hemen bir kuru, bir pilav, bir de cacık geldi önüme. Kuru fasulye düğününün kamberi de soğandır ya, bir dilim soğanla biber turşusu da bir tabakta hemen geliyor. Bunu çok sevdim.

Ben suyu çok kıvamlı olmayan ve rengi salça yüzünden iyice kırmızıya kesmemiş şekilde severim kuru fasulyeyi ve buranın kurusu da aynen öyle. İçinde ayıp olmasın minvalinde, temsilî miktarda et var. Tadı da güzel. Ancak benim önüme ılık bir fasulye geldi. Ha, önceki yazılarda genelde sonda söylediğim fiyat konusunu burada söyleyeyim: Kuru 4 lira. Pahalı. Mekan da, öyle otantik yemek mekanları olur ya, otururken yemeğin önünüze muhtemelen cafcaflı bir şekilde servis edileceğini ve bolca para bayılacağınızı bilirsiniz, işte öyle bir yer değil de alelade bir esnaf lokantası olduğu için, 4 lira gerçekten fazla. Ama adamlar 4 lira alınca sizin de kuruya bakışınız değişiyor, bu yemeğin sırrı nerede diye bir kaşık daha alıyorsunuz, ama maalesef öyle bir sır yok! Herhalde “dükkanı sırf kuruyla döndürüyoruz, kirası var, faturası var” demişler, kuruya fiyatı basmışlar. Fakat, bu paraya bu kuru? Cık, yaş iş. Güzel bir kuru, kötü fiyattan kaybediyor.

ÖnceSonra
Fasulyeyi güzel yapıyorlar, görüldüğü gibi bulaşığa bile gerek bıraktırmayacak şekilde yiyorsunuz. Bir de porsiyonu 4 lira olmasaydı!..

Pilavı 2,5 lira, güzelce bir pilav. İsterseniz az da söyleyebiliyorsunuz. Cacığı da 2,5 lira. Sarımsağı biraz daha fazla, üstündeki yağın da tadı daha belirgin olsa (örneğin sızma zeytinyağı olsa) daha hoş olurdu, ama kıvamlı olması güzel. Yine de tüm bunlara toplam 9 lira vereceğiniz için, kurufasülyecimizden içiniz buruk ayrılıyorsunuz. Cebiniz boş da ayrılabilirsiniz!

Hatta bu yazıyı, oldu da denk geldiniz, orada zaten yedikten sonra okuyorsanız, lokantaya ilk oturduğunuzda kuru fasulyenin pahalı olduğunu sezdiğinizi geçiriyor olabilirsiniz içinizden. Ben ilk gittiğimde cebimde sadece 6 lira vardı, sırf kuru söyledim, pilav yemedim; iyi ki de öyle yapmışım, ayaküstü rezil olacaktım. Oysa Kadıköy’deki herhangi bir esnaf lokantasına girdiğinizde bu paraya rahatlıkla kuru artı pilav yersiniz.


Uzunçayır Caddesi benim açımdan öyle yolumun üstü bir yer değil. O nedenle meşhur kurufasülyecimizin ne kadar zamandır orada olduğunu ve fiyatlarının sonradan artıp artmadığını bilemiyorum. Ama adliyenin bir kısmının o bölgeye taşınmış olması, Salı Pazarı’na gitmeye alışık hanım ablalarımızın artık bu bölgeden geçiyor olması ve cadde üzerine şu butik üniversitelerden açılıp da cicili bicili öğrencilerin güzergahına yerleşmesi fiyatları etkilemiş olabilir. Emin değilim tabii, yalan olmasın. Lokantaya gelenler arasında, bölge esnafı dışında, adliyeye, hastaneye işi düşenlerin ve Salı Pazarı’na ekonomik gerekçelerle değil de dışarı çıkıp hava almak için gidenlerin olması bende bu izlenimi uyandırdı.

Canınız özellikle kuru çektiğinde, cebiniz de o gün uygunsa, kurufasülyecimize uğrayın. Fasulyenin sıcak olup olmadığını sorarsanız oturmadan önce, memnun kalırsınız bence. Kuru, pilav, cacık ve tabiri caizse kuver (ama ikram cinsinden) diyebileceğimiz soğan ve minik acı biberlerle güzel bir kuru sofrasından tok ve memnun kalkarsınız. Lokantanın temiz bir yer olduğunu da mutlaka belirteyim. Bu konuda insanın içini rahat hissettirecek bir lokanta.

1 yorum:

  1. Buranın fasulyesi bi baska. Bazen evde yemek olsa bile buradan fasulye yiyoruz.
    Ayrıca cok temiz bi yere benziyor.

    YanıtlaSil