10 Temmuz 2010 Cumartesi

Merkezî yer ve cazip vitrin yetmez, güzel yemek de lazım! Kadıköy Döner Restaurant

Dönercilerden gidiyoruz bu ara. Bu sefer de, çok merkezî bir yerde olduğu için önünden sık geçtiğim ama ilk defa yakın zamanda oturup yeme fırsatı bulduğum bir yerden bahsedeceğim. İsmi pek bir anonim olan Kadıköy Döner Restaurant, iskeleye inen ana caddenin neredeyse üzerinde olduğu için dönercilerin bolca bulunduğu Güneşli Bahçe Sokak’ın etrafındaki lokantalardan biri. Geçen yazdığım Durak Büfe’nin arka paralelindeki sokakta, Akveren Şifahane-Makarnacı’nın yanından sokağın içine girdiğinizde karşınıza çıkan bir yer. (Teknik olarak Mühürdar Caddesi’nin Söğütlüçeşme Caddesi’ne çıkan noktası oluyor.) Gayet de uzun zamandan beri orada. Yani “Girişimci ruhum var, buralar da insan kaynıyor, derhal bir döner fast food’çusu açayım” düşüncesinin ürünlerinden değil.

Bana bugüne kadar pek davetkâr gelmemişti, ama karnımın aç olduğu bir gün vitrininden kampanyalı menülerini görünce girip yiyeyim dedim. Ancak çok da iyi etmedim! Evet, filmin sonunu baştan söylemek gibi oldu, ama bunca zamandır var olan bir yer, eğer ben o gün kötü gününe denk gelmediysem, nasıl oluyor da bunca zamandır orada duruyor, anlayamadığımı söylemeliyim.

O bölgede –kastım, Güneşli Bahçe Sokak’ın ana caddeye bakan kısmı ile Aya Efimia Kilisesi meydanının etrafı– insan akışı çok yoğun olduğundan yeme-içme mekânları boldur. Vitrininde “tavuk döner+ayran 1,5 lira” yazılı kartonlar asılı olan ve gelip geçenin parasını alıp karşılığında mide ağrısı vermeye dayalı mekânlar bir açılıp bir kapanır. Yine, sürümden kazanmak için her şeyi ucuza veren, mideniz bozulmasa da yediğiniz şeyin ismiyle kendisinin hiç alakasının olmadığı yerler de cirit atar. Hani, iskender sipariş edersiniz, önünüze de görsel olarak iskendere benzeyen bir yemek gelir, ama tattığınızda yüzünüz ekşir ya, öyle mekânlar. Kadıköy Döner Restaurant gibi yerlerse, hem uzun yıllardır oradadır hem de öyle çok ucuz değildir. Sınıflandırmam biraz kaba oldu belki ama bahsettiğim yerlere yolu sık düşenler haklı olduğuma kanaat getireceklerdir sanırım.

Bu açıdan şöyle bir göz atmak bile Kadıköy Döner Restaurant'ın vitrininin cazibesini anlamaya yetiyor.

Kadıköy Döner Restaurant, dışarıdan bakınca döneri güzel gözüken, vitrininden çeşit çeşit yemeklerin de hemen seçilebileceği dikkat çekici bir lokanta. Genişçe bir iç mekânı, asma katı ve dükkân önüne atılmış dört beş masası var. Dizaynını self servis tepsinizi alıp yemeklerinizi seçeceğiniz ve hesabınızı ödeyip yemeğinizi yiyeceğiniz şekilde yapmışlarsa da, ben gittiğimde böyle işlemiyordu. Yemeklere şöyle bir göz atıp oturuyorsunuz, sonra da garsona sipariş veriyorsunuz. Ki bence hiç sakıncası yok, hatta daha güzel.

Yemek tezgâhının arkasında bulunan tabelada, süslü porsiyon fotoğrafları var, yemek fiyatları yok. Tabelanın devamında kampanyalı menülerin fiyatları yazıyor ama. Pilav üstü döner, çorba, ayran menüsü 9,50; tavuk şiş, çorba, ayran menüsü 7,50; İnegöl köfte, piyaz, ayran menüsü yine 7,50; iskender, çorba, sütlaç menüsü 9,90. Masaya oturunca gördüm ki, masalardaki cam kaplamaların altında fiyat yazılı menüler var. Bu iyi, ama self servis çalıştığı farz edilen bir yerde mantıken zaten parayı verdikten sonra fiyatları görüyorsunuz ki artık pek anlamı kalmamış oluyor! Tezgâhın arkasındaki tabelaya genel hatlarıyla fiyatlar yerleştirilseydi daha iyi olurdu. Yemek ısmarlayan neye kaç para vereceğini bilirdi, kasada sürprizle karşılaşmazdı hiç değilse.

Kadıköy Döner Restaurant, işte böylesi bir iğne atsan yere düşmez sokakta, her gördüğümde aklıma "Fransız etkisindeki Bolulu aşçı ustası" tasvirini getiren heykelin ardında.

Önce köfteli menüyü sipariş ettim, ama içimden gelen “dönerciye gelmişken döner yenir” sesini dinleyip siparişimi değiştirdim. Akşam üstü saat 5-6 civarlarıydı ve içeride dört beş masa doluydu. Yemek saati olmadığı için iyi bir sayı olduğunu kabul etmek gerek. Çorbada mercimek ve ezogelin seçeneklerinden ikincisini işaretledim ve çorbam hemen geldi. Dolandırmadan söyleyeyim: Kötü bir çorbaydı. Beklemiş mi desem, yanmış mı desem, yoksa hiçbiri değil de zaten kötü yapılmış mı desem, bilemiyorum. Beklemiş değildir, zira bu lokantada hiçbir yemeğin kalacağını sanmıyorum. Hem kalabalık bir bölge, hem de yılların verdiği tecrübeyle günlük ne kadar yemek yapacaklarını gayet iyi biliyorlardır. Çorbanın tadındaki gariplik, yanmış olmaktan da farklı bir şeydi. Görüntü ezogelin, ağza gelen tatta da bir ezogelin altyapısı var (kabul, ilginç bir tabir oldu), fakat geri kalanı üzüntü verici! Bu kadar kötü bir çorbayı uzun zamandır içmemiştim.

Neyse, çorbamı içtikten sonra pilav üstü dönerimi beklerken, masadaki menüden fiyatlara göz attım. İskender ve bir iki çeşit kebap 10 lira sınırını geçiyor; dönerin porsiyonu 8 lira, çoğu kebap çeşidi ve etli yemekler 8 lira, sebzeli yemekler 4 ila 5 lira arasında değişiyor, zeytinyağlılar 4 lira, çorba da 2,5 lira. Abartılı rakamlar değil. Tezgâhta sergilenen yemeklerin ilk bakışta fazla yağlı oldukları gibi bir izlenimim var ama. Tabii tatmak lazım, ancak ilk intiba da yemek için en az tat kadar önemlidir.

Döner siparişi fazla olduğu için biraz bekledim. Anormal bir süre değildi, kalabalıkta göze alacaksınız. Ustalar dönerimi özenle hazırladılar, sağ olsunlar, tıpkı kampanyalı menü fotoğrafındaki gibi sundular. (Bunda ne var ki, demeyin; fotoğraftaki porsiyonla önünüze gelen arasında fark olması hiç de hoş değil.) Dönerin tadı beklediğim gibi değildi. Gerçi açlıktan kaynaklı olarak objektif yorumlayamıyor olabilirim, bununla beraber pişmekte olan dönerin görüntüsü daha iyi bir tat vaadinde bulunuyor gibi gelmişti. Dönerin kokusu açıkça ağırdı. Yine, bu mekânda beklemiş olabileceğine ihtimal vermediğim için, kullandıkları etten kaynaklandığını düşünüyorum. Etrafta aynı paraya çok daha güzel döner yiyebileceğiniz yerler var. Dönerin altında yatan pilav ise tane tane olsa da, fazlasıyla yağa bulanmıştı, vıcık vıcık yağdı desem abartmış olmam. Eğer kendilerince hoşluk olsun diye porsiyonun üstüne dönerin yağından serpmemişlerse –ki yağın tadında öyle bir şey yoktu– bu kadar yağlı bir pilavın hayal kırıklığı olduğunu söylemeliyim. Yoksa, bunca yağ olmasa, tadı hoş bir pilav olacakmış. Ayrıca, tezgâhta sergilenen yemeklerin yağlı olduğuna dair ilk intibamın da o kadar yanlış olmadığını teyit etmiş oldum.

Rengarenk vitrin ve bol vaat, iyi bir lokanta olmaya yetmiyor ne yazık ki. Bunlardan önce, yemekleri daha özenli yapmaya çalışmak ve karnını doyurmaya gelen insanlara "elimizde senin gibi çok var" yaklaşımından uzak durmak gerekiyor.

Diyeceğim ki, bir başka gün daha şansımı deneyip bu yazdıklarımı gözden geçireyim, ama çok da cesaret edemiyorum. Ne de olsa o kadar ucuz bir yer değil. Zaten bu kadar merkezî bölgelerde bilmediğim yerlerde yemeye de soğuk bakarım. Bu tip mekânlarda “Ohoo, bize senin gibilerden çok gelip geçiyor, sen bir daha gelmesen n’olcak, nasılsa başkaları hep gelecek” sözleriyle özetleyebileceğim bir kendinden eminlik ve dolayısıyla kayıtsızlık görülebiliyor ve esas itici olan da bu. Maalesef, Kadıköy Döner Restaurant’da da vardı bu. Önemle belirtmeliyim ki, bunun çalışanlardan kaynaklandığını hiç sanmıyorum; onlar öyle davranıyorlarsa da, bu, temelde, mekânın işletmecisi olanların tavırlarının bir yansımasıdır. Tamam, para pul ilişkilerini ve paranın hâkimiyetini bir anda bitirecek halimiz yok; ama bir lokanta, onu çalıştıranlar öncelikle insanların karnını doyurduklarını ve ancak bunun ardından karşılığında para kazandıklarını düşünürlerse doğru düzgün bir yere dönüşüyor. Zaten bu yüzden müdavimli mekânlar her zaman daha iyi değil midir? Çünkü oralarda “işletmeci” de usta da, “yarın ben bu insanın yüzüne bakacağım” kaygısıyla hareket eder ve insan ilişkilerini de güzel yapan kaygılardan biridir bu. Hele söz konusu olan karın doyurmaksa.

Bu mekânı da buraya yazmış olalım ve söylediklerimizi iyi kötü dikkate alanlara başka yerleri tercih etmelerini tavsiye ederek yazıyı sonlandıralım.

1 yorum:

  1. Kadıköy döner ile ilgili yorumlarınız son derece hatalı veya şansız bir zamanda gittini belkide sizin o gün ağzınızın tadı yoktu
    özellikle buğday yarmasından yaptıkları tavuklu çorbalarının bir benzeri yok. Dönere gelince o bölgedeki yiyebileceğiniz en iyi döner,
    Lokantaya hemen her öğlen giderim, beni oraya çeken ise çeşit bolluğu ve kullandıkları malzemelerin kalitesidir.

    YanıtlaSil