10 Ağustos 2009 Pazartesi

Moda yolunda




(Bu yazı Ajda Pekkan'dan Moda Yolu eşliğinde iyi gider mi? Gider. Belki tek eksik, aşağıdakinin, bu hoş şarkıya eşlik edecek kadar güzel bir yazı olmaması olabilir! Okumaya başlamadan önce play'e basmayı ihmal etmeyin.)

“Nerede yiyelim” sorusunun tek cevabı birilerinin işlettiği mekanlar olmak zorunda değil elbette. Hatta yaz aylarında, Kadıköy’de eviniz dışında bir yerde vakit geçirip bir şeyler atıştırmak istiyorsanız, denize nazır oturup keyfini çıkarabileceğiniz yerler hiç de az değil. Ve hepimiz de biliriz ki Moda böyle yerler listesinde bir hayli üst sıralarda yer alır. Moda, tarih boyunca karşı kıyıda yerleşmiş olanların buraya yönelik “körler şehri” manipülasyonunu baştan aşağı bozan yerlerden biridir!

Neyse, bu tarihî hesaplaşmayı bir kenara (tarihçilere!) bırakalım şimdilik, konumuzdan sapmadan devam edelim: Güzel bir yaz akşamında Moda’da oturmak gibisi yoksa, biraz daha erken gidip yanınızda taşıyacağınız bir sandviç, dürüm benzeri bir yiyecekle akşam yemeği yemek fikri de hiç fena değildir. Moda’nın tepesinde ister Fenerbahçe tarafını ister karşı yakayı kendinize manzara yaparak karnınızı doyurmak güzel olur.

Evde yiyecek bir şeyler hazırlama ihtimalinizi şimdilik bir kenara bırakalım; fakat Moda’nın (eğer aşağıdaki park kısmına inmezseniz) tası tabağı ortaya serip piknik atmosferi yaratamayacağınız bir yer olduğunu da, belki gereksiz olacak ama, yazalım buraya. En garantilisi sandviçtir, dürümdür o yüzden. Geriye kalıyor bir yerlerden yiyecek bir şeyler almak. Ona bakalım:

Moda'yı Kadıköy'ün dört yanından bilumum insanın çeşit çeşit sohbeti dolduruyor. Bir de, yakınlarda şöyle cebimize uygun bir yerler olsa da bir şeyler de yiyebilsek şu güzel manzarada...

Aslında “Moda” Kadıköy ilçesinin merkezini ele aldığımızda sahile yakın bölgenin bir hayli büyük bir kısmını kaplayan yerin ismiyse de, hepimiz o her daim gidip oturduğumuz yere Moda deriz. Ve işte o Moda’ya doğru yaklaştıkça, sadece lokantalarda değil, bakkalda, tekelde bile fiyatlar yükselmeye başlar. Moda’ya giderken en çok kullanılan yol olan Moda Caddesi üzerinden yürüdüğünüzde, hedefe yaklaşırken göreceğiniz marketlerde fiyatlar yüksektir, meşhur dondurmacı Ali Usta’nın çevresindeki tekellerde mesela biranın fiyatı en azından 10-20 kuruş oynar, o taraflardaki yiyecek-içecek mekanlarını saymıyorum bile.

E, “Moda’da oturuyorsan paran vardır” diye düşünüyorlar tabii, onu Moda’da evi olanlar dert etsin, ama bu, “Moda’ya gidiyorsan paran OLACAK” anlamına da geldiği için züğürt kısmının sinirini bozacak bir durum.

“Oralarda bir şeyler alır, yanına da kola/meyve suyu/bira açar, mis gibi yeriz” diye düşünenler için maalesef Moda’ya en yakın hesaplı yerler Caferağa civarları, belki biraz daha ilerisi. Gerçi buralara “yakın” demek hiç doğru olmuyor, çünkü paket yaptırdığınız yiyeceğinizin Moda yolunda soğumasına yetecek kadar uzak! Biz yine de yılmayalım, bir yerler bulmaya çalışalım:

Moda Caddesi üzerinde yiyecek bir şeyler alabileceğiniz en hesaplı yer Tek Büfe. Tek Büfe’nin yerini tarife, bilmem, gerek var mı zira sabaha kadar açık olmasından kaynaklı olarak o kadar meşhur bir yerdir ki, o civar tarif edilirken “Tek Büfe’nin orası” tabiri kullanılır! Moda Caddesi üzerinde, adeta yolun ortasına tek başına dikilmiş büfeden bilumum sandviç, tost, yarım ekmek ve saireyi edinebilirsiniz.

Tek Büfe ayrıca yazılması gereken bir yer aslında, ama hemen burada bir özetini geçelim: Tek Büfe’nin sosislisi, tostu, döneri ve diğer yiyecekleri mekanın bunca ünlü olmasının nedeni değildir, yiyecekleri o kadar da güzel değil çünkü. Ancak yirmi dört saat açık olup da gecenin herhangi bir vaktinde bile aç karnınızı doyurabilecek olmanız, Tek Büfe’yi eşsiz kılan özelliklerden biri. Örneğin gecenin 4’ünde zil çalan karnınızın sesini kesebiliyor olmanız dolayısıyla, yiyeceklerin bir şeye benzeyip benzemediğini pek umursamayabilirsiniz. Halbuki açlığı hemen bastıran ağır yağlı malzemeleriyle Tek Büfe biraz da “sarhoştur, ne yese anlamaz” yeridir. (Tek Büfe’nin Kadıköy’de dört şubesi daha var: Biri Serasker Caddesi üzerinde, Bahariye’den girdiğinizde hemen solda; diğer ikisi Halitağa Caddesi üzerinde, bunlardan biri caddenin tam ortasında, diğeri de rıhtıma inen caddeye çıkmak üzereyken Halitağa'nın sonlarında; sonuncusu da Sakızgülü Sokak'ta, ki Rexx Sineması'nın önünden geçen sokaktır. Buralar da geç saatlere kadar açık olsa da, sabaha kadar açık değiller, gündüz vakti bir şeyler atıştırdığınızda önce dolan midenizin size daha sonra hafiften ızdırap vermeye başladığını fark edebilirsiniz.) Orada bol bol gençten çakırkeyif insan görürsünüz zaten, haddinden fazla yağlı sandviçlerle, kelimenin tam anlamıyla, tıkınırlar. Tabirim belki biraz ağır oldu, ama o saatte sahiden başka bir şey yapamayacak oldukları için o kadar da suçlu değiller! Tek Büfe’de sosisli sandviç 1,5 lira, yarım ekmek kaşarlı tost 2,5 lira, yarım ekmek karışık tost 3,5 lira, yarım tavuk döner (geç saatte bulamazsınız) 1,75 lira. Arnavut ciğeri, kavurma gibi yiyebileceğiniz daha pek çok şey var. En yüksek fiyatın 4 lira olduğunu belirteyim, gayet hesaplı olduğunu zaten çıkarırsınız.

Fenerbahçe'ye doğru manzaranın arasına giren birayı ben içiyorum tabii ki! Fotoğrafı da aynı esnada çektiğim için fazlasıyla titrek bir kare olmuş. Çift görmek bu olsa gerek!

Tek Büfe’den almadık, yürümeye devam ettik diyelim. Biraz ileride sağ kolda Beyaz Dürüm var. Dürümleri 5 lirayla 8,5 lira arasında değişiyor. Güzelleri 8,5 lira tabii! Pahalı. Geçiyoruz. Beyaz Dürüm’ün karşı çaprazına Sosa isimli bir yer açılmış. Yeni sanırım, bir gün denemeli. Şimdilik yazmış olayım, yemeği nasıldır, bilemiyorum. Ama gördüğüm kadarıyla fiyatları Moda’nın pahalı bölgesini adımladığınızın bir başka göstergesi.

Yürüdük ve meslek lisesine gelmeden hemen önce, sağdaki Korkmaz Büfe’ye geldik. Ah be, keşke biraz daha geç saate kadar açık olsa! Korkmaz Büfe, akşam saatlerinde kapanan, ama dönerini yemeyi arayacağınız bir yer. İki-üç masanın sığdığı küçük dükkanda, her zaman çıtır çıtır taze ekmeğin arasına yerleştirilen güzel döneri beğeneceğinize eminim. Bir kere, vitrinine “yaprak döner” yazıp da “ağaç kabuğu döner” (doğru bir tabir oldu sanırım) veren yerlerden değil. Dönerinin eti taze ve güzeldir, iyi pişer, tazecik ekmeğinin kıtırlarını ağzınızda kıtırdata kıtırdata yersiniz. Maalesef Korkmaz Büfe’nin sosisli ve köfte gibi diğer yiyecekleri öyle güzel değil; köftesi sacın üstüne attıktan sonra küçülenlerden! Yarım ekmek döneri ve köftesi 4 lira, dürüm döneri 6 TL, porsiyonu 8 TL. Tostunun fiyatı da 1,5 lira. Kötü kader, biz akşam yürümekteyiz, o nedenle “Bir ara gelip şurada yine bir döner yiyeyim” diye iç geçirip yola devam etmek zorundayız.

Eliniz hâlâ boş. Moda’ya yaklaştıkça yolun sağlı sollu kaldırımlarındaki ışıklar artıyor, lokantalar yaklaşıyor. Buralara değil girmek, önünden geçerken bile endişe içindesiniz, çünkü çok pahalılar. Siz o müşteri yelpazesi içinde değilsiniz maalesef (yani “halk”tan fırsat bulabilen “vatandaş”lar rahat rahat yiyebiliyor!), neyse canım, zaten oturmayacaktınız; arzunuz, paket yaptırıp bir an önce manzaraya dalmak!

Artık çay bahçeleriyle çevrelenmiş bölgeye vardınız. (Bunlar, küçük çayı –ki onun adı aslında “ince belli”dir, küçük falan da değildir, çaydır, ama ne yaparsınız işte– tam 1,5 liradan satan, çay keyfinize tuz biber eken yerler.) Tek ampulle aydınlatmaya çalıştıkları loş tezgahlarında gümüş ve aksesuar satmaya çalışanları geçince, Adem Baba isimli büfeye varıyorsunuz. İşte Moda’ya “yakışacak” pahalılıkta bir büfe. Sosisli 2 TL, tost 2,5 TL, hamburger 3 TL, köfte ekmek ve et döner (yarım ekmek) 5 TL, tavuk döner ise 3,5 TL. Fiyatları Kadıköy’ün herhangi başka bir yerindeki büfelerle kıyaslayın… Doğru, buradan yenmez. Hakkını yemeyelim, belki de çok güzel yapıyorlardır, ben sadece fiyatlar açısından söylüyorum.

Bu da manzaranın "birasız" olanı... Aslında daha önemlisi "Moda Deniz Kulübü" denen o Moda katili yerin en berbat kısmı görünmeden olanı!..

Sanırım, fazla paramız olmadığı için aç kaldık! Moda civarında manzaraya karşı bir şeyler atıştırmak sahiden bu kadar mı zor olur?! Demek ki bu yönden bakınca, güzel Moda “hak etmeyen/parası olmayan yemesin”cilerin Moda’sıymış da aynı zamanda. Neyse, yine de bir-iki birayla sıcak akşamı serinletmek isterseniz, aklınızda olsun, birayı Moda’ya girerken ilk rastlayacağınız yerlerden almayın. Biraz önce de belirttiğim gibi, 10-20 kuruş takıyorlar (fiyatı
yukarı yuvarlıyorlar) mutlaka. Ya Moda sahilinin ara sokaklarındaki tekellerden ya da Moda’ya iskele tarafından girip de yürümeye devam ettiğinizde karşınıza çıkacak marketten alın; buralarda normal fiyata satıyorlar. İskele tarafından alırsanız, Koço’ya bir selam çakıp geçin, “param olduğu bir gün gelip rakı içeyim” niyetini tutmayı da unutmayın!

Manzaraya karşı bir banka veya taşa oturduk. Kadıköy’ün dört bir yanından, hatta dışarıdan da güzel havanın ve manzaranın tadını çıkarmaya gelmiş bilumum insan arasında çeşit çeşit sohbet dönüyor. Ne güzel. Sadece, Moda’ya “çıkartma yapan” otomobillerden gelen dıptıslı-volümlü müzik ile “Moda zaten benim” diyen kolları uzun, kökleri “derin”, ensesi kalın zerzevatın üssü Moda Deniz Kulübü’nden yükselen beyin süngerleştirici gürültü (ve de havuz başındaki gereksiz ışık) keyfinizi kaçırabilir. Ha, bir de günlük kotasını doldurmaya çalışan GBT’cilerin her an yanınızda bitme ihtimali...

Onun dışında Moda akşamı her zaman güzeldir. Bir de cebe uygun yiyecek bir şeyler bulabileceğimiz bir yerler olsa. Ve tabii, bir de Moda’yı üs bellemiş şu “derin” kalantorlar olmasa. Gerçi onlar olmasa, sırf Moda değil, her yer çok daha güzel olurdu. Hayat da.